Bugün çalışan gazeteciler hatırlanır, sahte mesajlar atılır, göstermelik kahvaltılar verilir, çeşitli etkinliklerle gazeteciler hatırlanmış olur.
Yapılan bu sadece gösterişten ibaret olan etkinliklerde gazetecilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan gazeteci kılıklı tipler baş köşeleri kaparlar.
Kimileri kurdukları günden beri başkanlığını yaptığı hiçbir faaliyeti olmayan dernek adına mangalda kül bırakmadan öyle bir konuşur-ki bu konuşmaya şahit olanlar "Rupert Murdoch" konuşuyor sanarlar.
7 Kişi ile kurduğu başka hiçbir şubesi dahi bulunmayan bu dernek başkanlığını ise kendilerine dar gelir düşüncesiyle kendilerini tanıtırken Genel Başkan olarak tanıtır, karşısındaki seçilmiş ve-ya atanmış kişiye küçük düşürdüklerinin farkına dahi varmazlar.
Bir çırpıda kendilerine göre basın dünyasının sorunlarını anlatırlar.
Türkiye'de tutuklu gazetecilerin haklarından başlarlar sarı basın kartı etkinliğinin kaldırıldığından tutun haber yapma özgürlüklerinin ellerinden alındığından çıkarlar.
Bu ulusalda-da yerelde-de hep böyle süregelmiştir.
Bu gidişat gazeteci (1979 Yılı) Abdi İpekçi ve (1993 Yılı) Uğur Mumcu'nun katledilmesinden sonra çığırından çıkmış, devamla Çetin Emeç, Ahmet Taner Kışlalı'nın katledilmesi ile medya medya olmaktan çıkmıştır.
Genelkurmay başkanı'nın en çok çekindiğim gazeteci dediği Keskin kalem Behiç Kılıç gibi üstadların Hakka yürümeleriyle, Selahattin Sadıkoğlu gibi üstadların artık yazmayacağım diye kalemini sakladığı bir duruma girildiği medyada doğruları, sadece doğruları yazabilecek gazeteci neslinin tükendiğini işaret etmekte.
Neden Medya zamanla 1. Kuvvet olarak adlandırılırken şimdi 2. 3. 4. sırayı bırakalım 8-9 sıralara geriledi?
Neden şimdi medya ve medya mensupları hak ettikleri değeri görmezler?
Neden her iktidar kendi medyasını kurma aşamasına geldi?
Önce çuvaldızı değil iğneyi kendimize batıralım... sonra neden medya mensubu olarak eskiden olduğu gibi saygınlığımız yok ? diye bir düşünelim.
Medya patronu olarak kendini birinci kuvvet olarak görür, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanını pijamayla karşılama edepsizliğini gösterirsen kaçınılmaz sonu görürsün.
Hükümeti sırf ihaleyi almak için hak etmediği bir şekilde sıkıştırma cüretini kendinde görürsen, Siyasi partilere siyaset içerisinde sırf Ajan ve provokatörlük yapsın diye Milletvekili sokma talebinde bulunursan, Torpil yapmak için aradığın bir bakan'a başbakanın haberi var şu kişiye kadro ver dersen, atanmış mülkiye amir ve memurlarına kabus gibi çökerek baskı yaparsan kaçınılmaz son ile karşılaşırsın.
Toplum mühendisliği yapmaya kalkarak 550 Milletvekilli parlamentoda yapılan oylamada 411 kişinin el kaldırarak katıldığı oylamayı "411 El kaosa kalktı" manşetini atar milletin temsilcilerinin iradesini ukalaca çiğnemeye kalkarsan kaçınılmaz son ile karşılaşır, neden medya gücünü yitirdi diye işte böyle çığlık atarsın.
Genelde böyle sonla karşılanan medya sürekli isimleri aynı kalıp patronları değişse-de kaderleri değişmez.
Çünkü şuurlu ve mesleğin onurunu koruyan gazeteci parmakla dahi gösterilecek kadar kalmadığı her alanda görülmekte.
Adına TV sahibi denen bazı zatlarda son dönemlerde kurdukları (IP) TV veya YouTube' dan paylaşım sitesi aracılığıyla kiraladıkları bir dairede bir sunucu ile insanlardan yayın karşılığı para alarak teknolojinin sunduğu ortamla stüdyo yapıp kendisini yine "Rupert Murdoch" gibi görerek tanıtması tam bir akıl tutulması değilmidir?
Bütün sosyal medya kullanıcılarının basit bir iki aparatla yaptığı canlı yayınlar bunları hiç mi utanmaya zorlamaz?... ...bunu anlamak mümkün değil....
Ya yerel medya diye kendilerini adlandıran sadece bulundukları bölge, il, ilçe veya semtte gazetecilik yapanlar var-ki bölgedeki seçilmiş ve atanmışlar dışında iş dünyası onları görmekten imtina ederler.
İlçe atanmış mülkiye amiri toplantıya almaz, seçilmiş belediye başkanı çalışmalarını bildirmez, ilçedeki siyasi parti temsilcileri kaçacak delik arar, atanmış emniyet müdürü çalışmalarını anlatmaz.
Bu medya mensupları ise eğer belediye aylık bir ödenek vermiyorsa o belediye o yerel gazete için en kötü belediyedir.
Hatta tüm siyasi parti temsilcileri, belediye meclis üyeleri, ilçede siyasete ışık yakan saygın iş adamları içinde durum hep aynıdır.
500 Adet çıkardıkları yayın organını 2000- 5000 adet çıkardığını ifade ederlerken ne yüzleri kızarır ne-de yalancının mumunun yatsıya kadar yandığını hatırlar.
Bölgesinde gerçekleri yazmaktan korkan, doğruları yazacak cesarette olmayan, belediye başkanlarının kapıkulu, iş adamlarının soytarısı, siyasi parti temsilcilerinin arsızı durumuna gelmiş bir yerel medyadan "New York Times" yerel medya olarak güçlü fakat bizim kıymetimiz bilinmiyor demek toplumda bir anlam ifade eder-mi?
Kendi aralarında geçen sohbetlerin çoğunda ise gazetecilik mesleğini hobi olarak sevdiği için yaptıklarından bahsederlerken dahi utanma duygusunu yaşamazlar...
Gazetecilik mesleğinin bir onuru, bir gururu vardır.
Bu onur ve şuura sahip olmayan insanların yapmaya çalıştığı gazetecilik bir adım ileri gitmeyecektir.
Bu durumu gören ülke yöneticileri, belediyeler, siyasi partiler, muhalefet, iş dünyası hatta muhtarlar dahi kendi medyasını çoktan kurmuş butür basın mensuplarından uzaklaşmış bir durumdadır...
500 Adet bastırdığı gazete ile doğruları yazmak, karanlığa ışık tutmak, doğru yapanı desteklemek, yanlışa yanlış demekten imtina edip sadece maddi destek aldığı kişiyi allayıp, pullayıp parlatmaya, aklamaya çalışırsan gazetecilik mesleğini yapmış olmadığın gibi, onuru ile gazetecilik yapana mani olmuş olursun ...
Bırakın gazetecilerin hakkını savunmayı, siz önce bu mesleğin onurunu koruyun.
Bunu yapamıyorsanız bu mesleği onuruyla yapanlara mani olmayın.
Bu mesleği gazetecilik ilke, ahlak ve kuralları içerisinde yapanlara ve gazetecilik mesleğine saygı gösterin.
Sadece doğruları ve gerçekleri yazdıkları için bugüne kadar mesleği başında katledilen yaklaşık 60 gazetecinin ruhunu incitmeyin.
Daima doğruları ve gerçekleri yazmakta olan, gözünü budaktan sakınmadan karanlığa ışık tutanları incitmeyin, engellemeyin yeter ....
İbrahim Erdem Karabulut.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder